Orta masasının üzerinde resmi görüp, "aaaa bu ne güzel şey böyle," dedim. Elif de "o dünya şekeri bir kız, teyze," dedi. Sonra da resmi bir bir anlattı.
"Bu kız benim. Bu da Buğdiş." Solda kulağında kurdele olan kedi Buğdiş, yani Buğday'mış, Elif'in sevgili kedisi. Anlayacağınız üzere Buğday bir dişi. Sağdaki kediyi göstererek; "bu, Buğday'a yakışıklı bir arkadaş getirmişiz, o. Evlenecekler." Vaaaaaaaaayyyyy... Hayal ürünü bir kedi damat.
"Bu da oyuncak ayım. Ama ona anten taktım, kelebek gibi yaptım." Hıııımmmmm. Genetik mühendisi mi olacak acaba ileride? Hayvanat bahçesine gidiyorsunuz, kelebek zarifliğinde bir ayı. Karşılıklı beş çayı içiyorsunuz. :)
"Bunlar da balıklarım." Biber ile Tarçın elbette, Elif onları hiç unutmaz, hemen hemen her resimde akvaryum içinde iki balığı görebilirsiniz. Evde kedi ve balıklar nasıl yaşıyorlar diye soracak olursanız, çok basit. Buğday dört ay önce geldiğinde sehpa üzerinde duran balıkların hareketlerini takip etmeye başlayınca, balıklar hemen kütüphanenin en üst rafına terfi ettiler. Bu şekilde herkes birbirinden habersiz, dirlik düzenlik içinde yaşıyor.
En soldaki dikdörtgenleri gösterip "Bu da yatağım, teyze. Neden küçük biliyor musun. Çünkü, uzakta..."
Gelelim dünya şekeri bir kıza! Gördüğünüz gibi Elif kendi vücudunu da kelebek formunda yapmış. Yüzü ise Miyazaki kızlarına benziyor. Hık demiş deniz kızı Ponyo'nun burnundan düşmüş. Dizi dizi dişler, muzurca sarkmış bir dil ve de çene havada. Neşeyle gülen dünya şekeri kızın gözleri kapalı ama alt ve üst kirpikleri var. Tokalar da kendi gibi bonbon şekeri tadında. Ve burun ile elma yanaklar tam bir Elif klasiği: kalpten...
İşte sevgi dolu, güleç, dünya şekeri bir kız. Aynen kendisi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder